Tarihi Sur içi mahallelerinde yer alan bu evler, taş işçiliği, ahşap kapıları ve özgün detaylarıyla dikkat çekiyor. Evlerin giriş kapıları, birebir özüne sadık kalınarak korunmuş durumda. Tahta ile demirin ustalıkla işlendiği kapılar, tokmakları ve saf demirden yapılmış kapı tutucuları ile ziyaretçilerini geçmişin kapısından içeri davet ediyor.
Diyarbakır’ın dar sokaklarında gezenler, bu evlerin önünde durup geçmişe doğru yolculuğa çıkıyor. Her bir ev, sahibinin ve döneminin izlerini taşıyarak, eski yaşamların anılarını bugüne yansıtıyor. Çoğu evde kullanılan siyah bazalt taşları, hem sağlamlığı hem de kente özgü mimari estetiğiyle öne çıkıyor.
Tarihi evlerin avluları, çeşmeleri ve odalarının dizaynı da geleneksel yaşam biçimini gözler önüne seriyor. Bazı evlerin restore edilerek kültürel mekânlara dönüştürülmesiyle, bu mirasın gelecek nesillere aktarılması sağlanıyor. Ancak restore edilmeyi bekleyen birçok yapının da kaderine terk edildiği dikkat çekiyor.
Vatandaşlar, Diyarbakır’ın tarihi evlerinin yalnızca kente değil, dünya kültür mirasına da büyük katkı sunduğunu belirterek korunmaları gerektiğini ifade ediyor. Uzmanlar ise bu yapıların yalnızca taş ve ahşaptan ibaret olmadığını, her birinin toplumsal hafızayı canlı tutan birer kültür hazinesi olduğunu vurguluyor.
Bugün Diyarbakır’daki bu eski ve tarihi evler, yalnızca mimari özellikleriyle değil, taşıdıkları anı, hikâye ve yaşanmışlıklarla da kentin ruhunu yansıtıyor. Kentin dört bir yanında varlığını sürdüren bu yapılar, geçmişle bugün arasında güçlü bir köprü kurmaya devam ediyor.