DOLAR 41,0982 0,51%
EURO 47,6349 0,57%
ALTIN 4.457,23-0,46
BITCOIN 45620950,96%
Diyarbakır
38°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

  • Delinin Kitabı
  • ABONE OL
    22 Temmuz 2024 16:11
    Delinin Kitabı

    22 Temmuz 2024 16:10


    HEVAL SİMGE KILAVUZ

    Özgürlük eskiden daha çok serbestlikle ilişkilendirilirdi. Günümüzde ise bir otorite ne kadar norm uyguluyorsa, o kadar güven içinde olduğumuz düşüncesi bize daha özgürlükçü bir yapı sunduğunu düşündürebilir.  Sonuç olarak, istenci yitirmiş bir özgürlük ortaya çıkar. Artık o bireyin özgürlüğü değil, otoritenin birey üzerindeki serbestliğidir.

    Halil Cibran, “Delinin Kitabı” adlı eserinde şöyle bir hikâye anlatır:

    Bir gün bir krallıkta, tüm su kaynakları zehirlenir ve bu suyu içen herkes delirmeye başlar. Kral ve ailesi, saray kuyusundan içtikleri için etkilenmezler. Ancak kısa süre içinde krallıktaki herkes delirdiği için, kral ve ailesi deli gibi görülmeye başlanır. Halk, krallarının ve ailesinin kendileri gibi olmadığını fark eder ve onların da deli olduklarını düşünerek isyan etmeye başlar.

    Sonunda, kral ve ailesi halkın baskısına dayanamayarak aynı suyu içmeye karar verirler. Böylece onlar da delirmiş olur ve krallık yeniden “normal” haline döner. Ancak bu sefer, deliliğin yeni norm olduğunu kabul ederler.

    Bizler, delirmenin bile hakkını serbestçe veremiyoruz. Aklı başında deliriyoruz, bir kutu serotonin ile.

    Örneğin, günümüzde en yaygın olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu; dikkati kendinden başka her yerde olan, odağı eleştirilen çocuklar veya yetişkinler…

    “İşime odaklanamıyorum” dediğinizde, “Artık işinize odaklanmayı canınız istemiyor” cümlesini duyamazsınız pek. Öyle ki, çok daha ulvi bir tanı bekleriz, çünkü hayatın sürekliliği için çözüm değildir bu teşhis. Bu sebeple, muhasebede bir yanlışlık yapmamanız adına, başınıza iş getirmemek için bir kutu serotonin reçete edecektir, beyaz önlüklü yasal torbacınız.

    Bir diğeri de anksiyete, kaygı bozukluğu olarak bilinen rahatsızlık;

    Mukayese toplumunda, çoğunlukla kendi temennisini yaratamayan ve bundan sebep çoğunluğun doğrusu ile hareket eden bireyin kaygısı arızalı değildir; muhtemelen gerçekten kaygılanılması gereken bir haldedir.

    Patolojik rahatsızlıkları tenzih ederim.

    Geçenlerde denk geldiğim popüler bir programda, dünyanın en kirli üçüncü sektörünün ilaç sektörü olduğuna değiniliyordu. Başta silah, ardından uyuşturucu ve sonrasında ilaç sektörü.

    Sağlık Bakanlığı’nın verileri, 2020’ye kadarki 11 yılda antidepresan kullanım miktarının yüzde 70 arttığı gösteriliyor. Biz ilaç kullanmakta özgürüz, fakat ilaç sektörünü tartışmakta serbest değiliz.

     Yıllarca bizlere litrelerce süt içtiren kapitalist pazar, bugün süt tüketiminin mide kanseriyle ilişkisi olduğunu ve işlenmemiş başka bir hayvanın sütünün insan metabolizmasına zarar verebileceğini söylüyor. Bugün bilginin en alası da elimizdeyken sorgulamıyorsak, o dönemde kadından süt sağıp ineğe içirselerdi yine sorgulamazdık.

     Bilgiye en az değer verilen günümüz bilgi çağında, insan ömrü uzuyor, zamandan tasarruf ediliyor, konforlu hayatlara sahip olunuyor. Fakat bir tek insanlık, kendisinin bir üst versiyonunu yaratamıyor. Bunun yerine, insanların birbirleri üzerindeki tahrip yöntemleri değişiyor.

    Herkesin imanı, bir başkasının ne düşündüğü hakkında dönüyor. Sağduyu becerisini geliştirmekten yoksunuz. Allah’ı bile özgürce yok ettiğimize göre, toplanıp serbestçe daha popüler bir Allah yaratalım ya da hepimiz bu deli kuyusundan içip aklı başımızdan atalım derim.

    HEVAL SİMGE KILAVUZ

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP