DOLAR 41,1138 0,54%
EURO 47,8339 0,62%
ALTIN 4.482,06-0,01
BITCOIN 45949150,64%
Diyarbakır
37°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Türkiye’nin Hafızasında Kapanmayan Yara: 12 Eylül Cezaevlerinde İnsan Deneyleri iddiası

Türkiye’nin Hafızasında Kapanmayan Yara: 12 Eylül Cezaevlerinde İnsan Deneyleri iddiası

Diyarbakır - 12 Eylül 1980 askeri darbesinin karanlık uygulamaları, yeni iddialarla bir kez daha gündeme geldi. 5 Nolu Cezaevi Hafıza Müze İnisiyatif Grubu, darbe sonrası dönemde Mamak ve Diyarbakır gibi askeri cezaevlerinde tutuklular üzerinde ilaçlı ve ilaçsız deneylerin yapıldığına dair açıklamalarda bulundu. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısında, bu iddialara yönelik hem devlet kurumlarına hem de kamuoyuna çağrıda bulunuldu.

ABONE OL
3 Aralık 2024 14:08
Türkiye’nin Hafızasında Kapanmayan Yara: 12 Eylül Cezaevlerinde İnsan Deneyleri iddiası
0

BEĞENDİM

ABONE OL

3 Aralık 2024 14:08


Kaynak: BİLAL DALGIÇ

Basın açıklamasında, darbe sürecinde uygulanan deneylerin, ABD’de yasaklanan ve CIA destekli bir proje olan MK-ULTRA programıyla bağlantılı olduğu iddia edildi. MK-ULTRA, 1953 yılında dönemin CIA Direktörü Allen Dulles’un talimatıyla zihin kontrolü için geliştirilmişti. Nazi toplama kamplarından getirilen bilim insanlarının da bu projede yer aldığı ve ABD’de büyük tepkilere yol açtığı ifade edildi. Program, 1970’lerin başında dönemin ABD Başkanı Gerald Ford tarafından yasaklanmıştı.

İddialara göre, bu yasak sonrası projede görev alan Türk bilim insanı Dr. Turan İtil, Türkiye’ye dönerek çalışmalarını burada sürdürdü. İtil ve kardeşi Muazzez İlmiye Çığ tarafından kurulan HZI Vakfı’nın, darbe sonrası dönemde cezaevlerini birer laboratuvar olarak kullandığı öne sürüldü. Bu çalışmaların Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) izniyle yürütüldüğü belirtildi.

“Cezaevlerinde Kobay İnsanlar Yaratıldı”

Açıklamada, özellikle Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde Kürt tutukluların sistematik işkencelere ve deneylere maruz kaldığı vurgulandı. Açıklamayı yapan grup, dönemin cezaevi komutanlarından Yüzbaşı Esat’ın, tutuklulara yönelik “Buradan çıktığınızda kendinizi tanıyamayacaksınız” sözlerini hatırlatarak, uygulamaların doğrudan tutukluların zihinsel ve fiziksel dayanıklılığını kırmayı hedeflediğini belirtti.

Grup, Amerika’da yasaklanan programların Türkiye’de hayata geçirilmesinin vahim bir durum olduğunu ve bu deneylerin hem ahlaki hem de hukuki boyutlarıyla araştırılması gerektiğini ifade etti. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Amerika’da Nazi bilim insanlarının da içinde yer aldığı bir programın Türkiye’de devam ettirilmiş olması, sadece insan haklarına değil, insanlık onuruna yönelik bir saldırıdır. Bu programların, Kürt halkına yönelik bilinçli bir asimilasyon ve bastırma politikası olarak uygulandığını görüyoruz. HZI Vakfı ve MGK arasındaki ilişki, bu programların cezaevlerine nasıl taşındığını anlamak açısından kritik öneme sahiptir.”

HZI Vakfı’nın Rolü ve MGK ile İşbirliği

HZI Vakfı’nın kurucuları arasında yer alan Dr. Turan İtil’in, ABD’de yasaklanan bu projeyi Türkiye’de devam ettirmek için MGK’ya başvuruda bulunduğu ve bu başvuru sonucunda deneylerin cezaevlerinde yapılmasına izin verildiği öne sürüldü. Açıklamada, “MGK’nın bu tür bir projeye neden ve nasıl onay verdiği kamuoyunun bilmesi gereken bir konudur. Deneylerin hangi kapsamda yapıldığı ve bu süreçte kimlerin rol aldığı açığa çıkarılmalıdır” ifadelerine yer verildi.

Ayrıca, cezaevlerindeki tutukluların hangi ilaç ve yöntemlere maruz bırakıldığının, bu süreçte yaşanan can kayıplarının ve fiziksel-psikolojik tahribatların detaylı bir şekilde araştırılması gerektiği vurgulandı.

Kürt Tutuklular Hedefteydi

Açıklamada, özellikle Kürt tutukluların bu deneylerin ana hedefi olduğu belirtildi. Kürt halkının inanç, dayanışma ve özveri duygularını yok etmeyi amaçlayan bu uygulamaların, toplumsal hafızada derin yaralar açtığı ifade edildi. Grup, “Diyarbakır Cezaevi, Kürt halkının maruz kaldığı en sistematik baskıların ve işkencelerin mekânı olmuştur. Amerika’da yasaklanan bu tür projelerin, Kürt halkına yönelik asimilasyon politikalarına hizmet edecek şekilde kullanılması asla kabul edilemez” dedi.

“Arşivler Açılmalı, Hakikat Ortaya Çıkmalı”

5 Nolu Cezaevi Hafıza Müze İnisiyatif Grubu, devletin ilgili kurumlarına ve kamuoyuna çağrıda bulunarak, konuya ilişkin tüm belgelerin açıklanmasını talep etti. Milli Güvenlik Kurulu, Adalet Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’na hitaben yapılan çağrıda, şu ifadelere yer verildi:

“12 Eylül döneminde cezaevlerinde yaşananları tüm boyutlarıyla öğrenmek, hem mağdurların adalet talepleri hem de gelecekte benzer insanlık suçlarının işlenmesini engellemek adına bir zorunluluktur. Türkiye, kendi geçmişiyle yüzleşmeden adil bir gelecek inşa edemez.”

Grup ayrıca, araştırmacı gazetecilere ve sivil toplum kuruluşlarına çağrıda bulunarak, konunun detaylı bir şekilde ele alınmasını ve uluslararası insan hakları örgütlerinin de sürece dâhil olmasını istedi.

Unutulmayan Geçmiş, Süregelen Mücadele

Basın açıklaması, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde yaşanan insanlık dışı uygulamaları yaşamış mağdurların tanıklıklarıyla sona erdi. Açıklamayı yapan grup, darbe döneminin karanlık yüzünün aydınlatılmasının toplumsal adalet ve barış için önemli bir adım olacağını vurguladı.

“Bizler, 12 Eylül’de yaşananları unutmadık, unutturmayacağız. Bugün buradayız ve adalet arayışımızı sürdürmekte kararlıyız” ifadeleriyle açıklama noktalandı.

Bu iddialar, Türkiye’nin darbe dönemlerine dair karanlık geçmişiyle yüzleşme gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kamuoyunun konuyu takip etmesi ve yetkililerin gerekli adımları atması bekleniyor.

gazetedetay

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP