Konferansın açılışında bölgedeki belediye başkanları, akademisyenler, meslek odası temsilcileri, şehir plancıları ve öğrenciler bir araya geldi. Açılış konuşmalarında, kentlerin hızla büyüyen nüfus ve artan yapılaşma baskısı altında karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çekilerek, ortak akıl ve bilimsel yaklaşımlarla çözüm yolları geliştirilmesinin önemine vurgu yapıldı.
Açılış konuşmalarının ardından akademik sunumlarla program devam etti. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, “Afet Dirençli Kentler ve Planlama” başlıklı sunumunda özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde imar ve planlama süreçlerinin bilimsel ölçütlerle ele alınması gerektiğini belirtti. Giritlioğlu, afet risklerine karşı hazırlıksız kentlerin büyük kayıplar yaşadığını, bu nedenle planlamanın yalnızca inşaat değil, aynı zamanda yaşam güvenliği açısından da bir zorunluluk olduğunu söyledi.
Ardından Amasya Üniversitesi’nden Dr. Gülsün Duygu Bütün, “İklim Krizine Dirençli Kentler” konulu konuşmasında iklim değişikliğinin şehirleşmeye etkilerini ele aldı. Bütün, sıcak hava dalgaları, sel felaketleri ve kuraklığın kentlerde yaşamı doğrudan tehdit ettiğini ifade ederek, belediyelerin yeşil alanları artırma, su yönetimini güçlendirme ve karbon salınımını azaltma konusunda daha etkin politikalar geliştirmesi gerektiğini dile getirdi.
Dicle Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mustafa Oğuz Sinemillioğlu ise iki farklı oturumda katılımcılara seslendi. İlk sunumunda, “Planlama Süreçlerinde Merkezi Müdahaleler ile Kent Hakkı Bağlamında Kentlerin Demokratikleştirilmesi” konusunu ele alan Sinemillioğlu, merkezi yönetim ve yerel yönetim arasındaki yetki çatışmalarının, kentlerin sağlıklı gelişimini engellediğini ifade etti. Yerel halkın sürece katılımının önemine dikkat çeken Sinemillioğlu, demokratikleşmiş bir planlama modelinin şehirlerin geleceği açısından zorunlu olduğunu belirtti.
Verilen kısa aranın ardından tekrar söz alan Sinemillioğlu, bu kez “Kültürel Miras ve Toplumsal Hafıza Odaklı Planlamalar” başlıklı konuşmasını yaptı. Diyarbakır gibi tarihsel mirası güçlü şehirlerde kültürel değerlerin korunmasının yalnızca estetik değil, aynı zamanda toplumsal kimlik açısından da hayati olduğunu söyledi. Bu bağlamda, modernleşme süreçleriyle kültürel dokunun korunmasının bir arada yürütülmesi gerektiğine vurgu yaptı.