Türkiye’nin yakın siyasi tarihine tanıklık eden ve 12 Eylül askeri darbesiyle özdeşleşen cezaevi, yıllarca işkenceler, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle anıldı. Bu nedenle hafızalarda derin izler bırakan yapı, artık toplumsal belleği canlı tutacak bir müze olarak halkın kullanımına açılacak.
Kültürel bir yaşam alanına dönüşüyor
Restorasyon sonrası Diyarbakır Cezaevi sadece bir anı mekanı değil, aynı zamanda bir kültür merkezi olacak. Müzenin yanı sıra içerisinde kütüphane, konferans salonları, yazlık sinema ve farklı kültürel etkinlik alanlarının yer alması planlanıyor. Böylece geçmişin karanlık sayfalarına tanıklık eden cezaevi, geleceğe ışık tutan bir kültür ve sanat merkezi kimliği kazanacak.
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 1972’de yapımına başlanan cezaevi, 4 Temmuz 1980’de açıldı. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası “Sıkıyönetim Askeri Cezaevi” olarak kullanılan yapı, darbenin ardından işkencelerle anılan bir simge haline geldi. 9 Mayıs 1988’de Adalet Bakanlığı’na devredilen cezaevi, uzun yıllar ceza infaz kurumu olarak işlevini sürdürdü.
Geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerine dair birçok kitap, belgesel ve tanıklık Diyarbakır Cezaevi’nin karanlık tarihini kayda geçirdi. Bugün ise bu yapı, yaşananların unutulmaması ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla farklı bir kimliğe bürünüyor.
2026 Kültür Yolu Festivali’ne yetişecek
Restorasyon çalışmalarının büyük oranda tamamlandığı cezaevinin, 2026 yılı içinde hizmete açılması planlanıyor. Diyarbakır’da düzenlenecek Kültür Yolu Festivali kapsamında ziyarete açılması hedeflenen müzenin, kentin turizmine de önemli katkı sunması bekleniyor.