0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Diyarbakır tarihe tanıklık eden ve tarihin merkez noktaları arasında önemli bir konumda bulunmaktadır. Diyarbakır tarihin merkez noktası olması nedeni ile dünü, bugüne aktaran, bugünü, yarına taşıyan kenttir. İnsanlık mazisinin merkezi olan Mezopotamya coğrafyasının önemli bir bileşeni olan kent maziden, atiye bir çizgi olmanın yanı sıra sahip olduğu stratejik konumdan dolayı yüz yıllar boyunca çeşitli milletlere, devletlere, kültürlere, dinlere ve mezheplere ev sahipliği yapmıştır. Bu yönü ile Diyarbakır sadece bir yerleşim noktası olmanın çok ötesinde bir işleve, niteliğe ve kimliğe sahiptir. Kente egemen olan devlet ve devlet sistematiği içerisinde yer alan farklılıklar ve çeşitli unsurlar Diyarbakır’ın biçimlenmesinde rol oynamış ve kendilerine özgü yapılar inşa etmiş, simgeler oluşturmuştur. Kadim milletlerin ve kültürlerin yuvası olan Diyarbakır’da halen öncü devlet ve milletlerin önemli yapıları ve izleri bulunmaktadır. Özgün biçimde günümüze ulaşan bu yapılar arasında ise Surp Giragos Ermeni Kilisesi, Keldani Kilisesi, Meryam Ana Kilisesi, Ulucami, Nebi Cami, Saros Cami, Hz. Süleyman Cami, Hasanpaşa Hanı, Deliller Hanı, Dört Ayaklı Minare, Hamamlar ve daha birçok eser bulunuyor. Ancak yüzlerce tarihi ve kültürel yapılar ile kaplı Diyarbakır tarihi zenginliğine rağmen, sokakları yabancı misafirler ile dolup, taşmıyor. Bu ise büyük bir soruna denk geliyor. Bu sorun hizmet sektörü için, Diyarbakırlılar için ve kentin ekonomik kalkınması için büyük bir eksiklik oluşturmaktadır.

Malatya’da Aslantepe, Şanlıurfa’da göbekli tepenin gün yüzüne çıkarılması ise yerli ve yabancı misafirlerin dikkatini Diyarbakır’dan almıştır. Her iki ilde bulunan arkeolojik kazı alanları için büyük bir iletişim ve tanıtım atağı yapılmış ve bunun sonucunda turizm hareketliliği söz konusu arkeolojik alanlara kaymıştır. Ancak Diyarbakır’da da Amida Höyük kazı alanı gün yüzüne çıkarılmış olmasına rağmen istenilen dikkat ve ilgiyi üzerine alamamıştır. Bunun en temel nedeni ise Diyarbakır’daki kamu kurumlarının, bilim otoritelerinin, dernek ve özel sektör gruplarının zayıf iletişim ve tanıtım işlemi olduğu açık bir gerçektir. Diyarbakır’da zayıf işleyen tanıtım ve iletişim çalışmalarının aksine Malatya ve Şanlıurfa’da faaliyet gösteren dernekler, özel sektör grupları ve kamu kurumları ulusal ve uluslararası işbirliği ile yerli ve yabancı misafirleri ağırlayacak projeler üretmiş, ülkenin en büyük medya organlarından biri göbekli tepe kazı alanına sponsor olmuş, Aslantepe ise sivil toplu örgütleri ile üne kavuşmuştur.

Peki Malatya ve Şanlıurfa’da yakalanan başarı Diyarbakır’da yakalanamaz mı? elbette yakalanır. Ancak yapılması gereken öncelliklere sırası ile kulak verilmelidir, öneriler gerçeğe dönüştürülmelidir. Peki bizim açımızdan bu öneri dizini ne içermektedir ve neler olmaktadır: ilk olarak Diyarbakır’da bulunan bütün siyasi, sivil ve ekonomik oluşumlar farklılıklarını bir kenara bırakıp ortak bir platform kurmalıdır. Bu ortak platform ile bir araya gelen paydaşlar müzakere etmelidir, çözüm üretmelidir. Çözüm konusunda mutabık olan paydaşlar bir bütün olarak hareket etmelidir. İkinci olarak Diyarbakır ile anılan olumsuz durumların zihinlerden silinmesi için ulusal ve uluslararası alanda iletişim ve tanıtım stratejileri ile kampanyalar yürütülmelidir. Kentin ilgi ve dikkat çekici yönleri üzerinde bir propaganda faaliyeti düzenlenmelidir. Üçüncü olarak maddi kazanç belirli bir süre göz ardı edilmelidir ve istenilen turizm hareketliliği başladığında fahiş fiyatlardan kaçınılmalıdır. Dördüncü olarak Diyarbakır için düzenlenecek iletişim ve tanıtım stratejisinde temel gayenin maddi kazanım olmadığı, aksine tarihi ve kültürel açıdan marka değer oluşturulma amacı hedef kitleye his ettirilmelidir. Son olarak marka değer inşa edilmelidir ve bu marka değer doğrultusunda turizm faaliyetleri sürdürülmelidir.

Şayet iletişim ve tanıtım konusundaki mevcut durum sürdürülürse, her ne kadarda tarihi ve kültürel açıdan zengin olsa dahi bilinmeyen bir Diyarbakır marka değeri olamaz ve ekonomik katkı sağlayamaz.