363 yılında Romalılar ile sasaniler arasında yapılan savaş ta Romalıların yenilgiye uğramasıyla nusaybin’nin 40 bine yakın nüfusu diyarbakıra göç etmek zorunda kalmıştır.Göçü takip eden yıllar içerisnde kentin fiziki yapısını belirleyecek bu nüfus kalenin batı tarafındaki düzlüklerde iskan edilmiştir.
367-373 yılları arasında Diyarbakır kentinin batı istikametindeki surlar yıktırılarak bugünkü Dağkapı’dan Urfa kapıya ve oradanda Mardin kapıya giden sur kesimi inşa edilmek suretiyle kale genişletilip Nisibis(Nusaybin) halkının Suriçi’nde yerleşimi sağlanmıştır. daha sonra Diyarbakır kentinin etrafını saran surlar 6 yüzyılda Justinianus zamanında güçlendirilerek surların son şeklini almasıyla tamamlanmıştır.
Diyarbakır (Amid), Mardin, Ruha, Harput, Arapgir gibi şehirler çevrelerindeki diğer şehirlere göre daha kalabalık bir nüfus yoğunluğuna sahiptirler. Bu şehirlerin ortak özellikleri komşu şehirlere göre stratejik mevkilerde kurulmuş olmalıdır. Dışarıdan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı müdafaa olanakları daha yüksektir. XVI. yüzyılda bölgede Safevi-Osmanlı mücadelesinin cereyan ettiği de düşünülürse bölge halkı için güvenlik meselesinin önemli bir sorun teşkil ettiği daha iyi anlaşılmaktadır. Bundan ötürü bu şehirler daha çok nüfus çekmiş olabilmektedir. Ancak şehirlerin savunma maksatlı çevrelerinden belirli bir yükseklikte kurulmaları ve çoğunlukla dağlık ve engebeli bir araziye sahip olmaları aynı zamanda nüfusu yoğunluğunu olumsuz etkilemiştir. Harput, Ergani, Arapgir gibi şehirler önemli yol güzergâhları üzerinde olsalar bile dağlık ve engebeli bir arazide kurulmuş olmaları nedeniyle
bu şehirlerde, kalabalık bir nüfusun barınması mümkün olmamıştır. Özellikle Diyarbakır,XVI. yüzyılda önemli bir nüfus yoğunluğuna ulaşmıştır. 1520 Öncesi sonrası 1520-1530 Amid : 14.344 nüfusa ulaşmıştır .Diyarbakır, şehrinin önemli bir tarihi geçmişinin olması,ipek ve baharat gibi değerli malların nakledildiği transit yol üzerinde olmaları ve dolayısıyla ticaretin gelişmesi, coğrafi konumlarının diğer şehirlere göre daha stratejik yerlerde olması ve alan itibari ile de daha geniş yer kaplamaları daha çok nüfusun barınmasına olanak sağlamıştır. nüfusu buraya çeken etkenlerdendir.XVI. yüzyılın başlarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hüküm sürmeye başlayan Safevi Devleti’nin bölgede uyguladığı aşırı şiddet ve tahribat sonucu birçok köy ve şehir harap olmuş, insanlar topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır.Diyarbakır, antik çağlardan günümüze kadar bir yandan Batı dünyasını Doğu’ya ve Uzak Doğu’ya, öte yandan da Karadeniz’i Basra Körfezi’ne bağlayan, önemli ulaşım ve ticaret kollarının kesiştiği kavşak noktasında bulunmasından ötürü, diğer medeniyetlerle kültür, sanat, bilim ve ticaretin mübadele noktası olma özelliği taşımıştır. Bu nedenle bölge, hemen her dönemde sanatkar, bürokrat, zanaatkar, tüccar ve aristokratlardan oluşan bir kent soylu nüfusu barındırmıştır
Stratejik coğrafi konumunun ve verimli tarım alanlarına sahip olmasından ötürü Diyarbakır,tarihsel süreçte fetihler ya da el değiştirmelerle birçok kavime ev sahipliği yapmıştır.İşlek ve canlı ticaret yollarının üzerinde bulunması, uzun yıllar boyunca kent için büyük bir gelir kaynağı olmuştur. Farklı bölgelerden gelen ipek, kumaş, baharat, demir gibi çeşitli mallar, kent için konaklama ya da pazarlama yoluyla gelir sağlamıştır.“Evliya Çelebi’nin çarşı
tasvirlerinden, kentte ticaretin çok canlı olduğu, ama satılan ürünlerin çoğunun bölgesel pazarlar için üretilen yerel ve bölgesel ürünler olduğu anlaşılmaktadır.Kentte tarım mahsulleri yanında ipek, pamuklu kumaş, deri, kuyumculuk, kılıç, bıçak, hançer işçiliği, kırmızı bezi, ‘gülşeftâlû’ sahtiyanı gibi el işi ürünleri de meşhurdur.
Genellikle düzenli bir artış eğiliminde olan kent nüfusu, 19. yüzyılda dalgalanmalar yaşamıştır. Bu dalgalanmalar ile kent nüfusunda zaman zaman yaşanan büyük değişimler, kıtlık ve salgın hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Kentin, 1700’lerin başından 1800’lerin sonuna kadar birçok kez veba ve kolera salgını yaşadığı ve pek çok kişinin hayatını kaybettiği bilinmektedir. Kenti ziyaret eden Carsten Niebuhr, 1757 yılında baş gösteren kıtlık yüzünden
kentte 16.000 ev bulunduğundan ve çoğunun da boş olduğundan söz etmektedir. 1816’da Diyarbakır’a gelen Buckingham, kentin nüfusunu 50.000 kişi olarak tahmin etmiştir; bunun büyük çoğunluğunu asker, devlet memuru, tüccar ve sanatkârdır(Kaynak: Dicle Üniversitesi)
DİYARBAKIR HABERLERİ
28 Ağustos 2025DİYARBAKIR HABERLERİ
28 Ağustos 2025DİYARBAKIR HABERLERİ
28 Ağustos 2025DİYARBAKIR HABERLERİ
28 Ağustos 2025DİYARBAKIR HABERLERİ
28 Ağustos 2025DİYARBAKIR HABERLERİ
28 Ağustos 2025EKONOMİ
28 Ağustos 2025